29 Mayıs 2014 Perşembe

Ünlü futbolcu kankasının karısıyla evlendi

İnter’in oyuncusu Mauro İcardi en yakın arkadaşı Sampdoria’lı Maxi Lopez’in eşi Wanda Nara ile evlendi.

Arjantin usulü aşk üçgeni evlilikle sonuçlandı… Mauro İcardi en yakın takım arkadaşı Maxi Lopez’in üç çocuğunun annesi Wanda Nora ile resmen evlendi.

İki Arjantinli futbolcu İtalya Serie A’nın Sampdoria takımında beraber oynamışlar ve Mauro İcardi, Maxi Lopez’in karısı Wanda Nara ile gizli aşk yaşamaya başlamıştı. Bunu öğrenen Maxi Lopez de boşanma davası açmıştı. İki yıldır süren Mauro İcardi - Wanda Nora aşkı önceki gün Arjantin’in San İsidro kentinde yapılan düğün ile evliliğe dönüştü.  Maxi Lopez twitter’dan kendisini aldatan eski eşi ve yine eski en iyi arkadaşına lanetler yağdırdı. Geçtiğimiz sezon Sampdoria - İnter maçı öncesi seremonide Maxi Lopez, İcardi’nin elini sıkmamıştı.

28 Mayıs 2014 Çarşamba

Dantel plaj elbisesi modeli 2014


Dantel plaj elbisesi modeli 2014

Beach dress lace model 2014

Strandkleid Spitze Modell 2014

Türkiyede Tam etkili antibiyotik artık yok

Sağlık Bakanlığı Hastane Enfeksiyonları Bilimsel Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Öztürk: "Antibiyotikleri kaybediyoruz. Elimizde etkili çok az antibiyotik kaldı. Tam etkili antibiyotik artık yok" dedi.
Tam etkili antibiyotik artık yok

Sağlık Bakanlığı Hastane Enfeksiyonları Bilimsel Danışma Kurulu Üyesi  ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Öztürk, mikroorganizmaların hastalık yapmaya devam ettiğini ancak tedavi edecek tam etkili antibiyotiğin artık kalmadığını söyledi.

Türkiye Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği (EKMUD) tarafından düzenlenen 5. Türkiye EKMUD Kongresi'ne katılan Öztürk, gazetecilere yaptığı açıklamada, antibiyotiklerin hem tıp hem de veterinerlik ve özellikle çiftliklerde tavuklar için büyüme faktörü olarak yaygın şekilde kullanıldığını belirtti.

Bu durumun antibiyotiklere karşı hem toplumdan hem de hastaneden kazanılan enfeksiyonlarda çok ciddi direnç artışına neden olduğunu dile getiren Öztürk, "Antibiyotik ne kadar çok kullanılırsa o kadar çok direnç gelişiyor, antibiyotiğin etkisi azalıyor" dedi.

Dünya Sağlık Örgütü'nün üye ülkelerdeki antibiyotik kullanımı ve direncine ilişkin verilere dayanarak "Küresel Direnç Felaketi" adıyla bir rapor hazırladığını anlatan Öztürk, antibiyotiklerin etkisini giderek kaybettiğini ve hatta antibiyotiklere karşı oluşan direnç nedeniyle ilaç firmalarının bu konuda Ar-Ge çalışmalarını azalttığını kaydetti.

Artık antibiyotik çağı sonrası bir dönemin başladığına işaret eden Prof. Dr. Öztürk, "Antibiyotikleri kaybediyoruz. Mikroorganizmalar hastalık yapmaya devam ediyor ama elimizde etkili çok az antibiyotik kaldı. Tam etkili antibiyotik artık yok" diye konuştu.

Artık antibiyotik bazı hastalıkları tedavi etmiyor

Prof. Dr. Recep Öztürk, antibiyotiklere karşı direnç oluşmasında en önemli etkenin gereksiz yere kullanım olduğuna dikkati çekti. Antibiyotiklere ihtiyaç duyulmayan hastalıklarda da antibiyotik tedavisinin uygulandığını dile getiren Öztürk, çocuklarda boğaz iltihabının yüzde 35'i, erişkinlerde ise yüzde 15'inin antibiyotik tedavisine gereksinim duyduğunu ifade etti.

Zaman zaman hekim antibiyotik yazmasa bile hastanın baskıcı bir tavır üstlendiğini ifade eden Öztürk, antibiyotiklere karşı hem hekimin hem de hastaların bilinçli yaklaşması gerektiğini belirtti.

Öztürk, antibiyotiklerin etkisini yitirmesi nedeniyle bazı hastalıkların tedavi edilemez konuma geldiğini kaydetti. Daha fazla harcama yaparak antibiyotikleri birleştirmek zorunda kaldıklarını ve bu durumun da hastalara zarar verdiğini öne süren Öztürk, gereksiz antibiyotik kullanımını engellemek için toplumun bilinçlendirilmesi ve eczanelerde reçetesiz antibiyotik satışının yapılmaması gerektiğini vurguladı.

Hamilelikte cinsel ilişkiye girilir mi?

Hamilelikte cinsel ilişki ve güvenli seks

Tıbbi bir engel yoksa hamilelik boyunca cinsel ilişkiyi devam edilmesinde bir sakınca yoktur. Ama tabiki de her pozisyonda değil! Dolayısıyla ilişkiye girerken pozisyonlara dikkat etmek gerekiyor…


Hamilelikte cinsel ilişki
Hamilelik başlayınca seks hayatı sanılanın aksine sona ermiyor. Hatta bırakın sona ermeyi, hamileliğin son zamanlarına doğru libidonuz daha da yükseliyor bile. Genital bölgedeki kanlanma arttığından dolayı daha da kolay uyarılıyor ve daha kolay orgazma ulaşıyorsunuz…

Üstelik hamilelikte yaşadığınız seks ve orgazm, inanılanın aksine, size de bebeğinize de zarar vermiyor. Orgazm sonrası genel bir rahatlama sağlayan endorfin salgısı (mutluluk hormonu) hem sizi hem de bebeğinizi mutlu ediyor.

Misyoner pozisyonuna kısa süreli veda


Misyoner Pozisyonu
Hamilelikte sekse evet. Ama nasıl bir seks? Hamilelik öncesi tercih ettiğiniz sevişme pozisyonlarından bazılarını terk etmek zorundasınız. Örneğin kadının sırt üstü düz uzandığı ve erkeğin üstte olduğu, misyoner pozisyonu denilen duruş, bebek bekleyen çiftlerin yüzde 80’i tarafından terk ediliyor.

Çünkü bu pozisyon, özellikle gebeliğin ilerleyen zamanlarında, karnın yaptığı basınca bağlı olarak hem anneye rahatsızlık veriyor hem de bebeği döl yatağı içinde basınca maruz kalma tehlikesiyle baş başa bırakıyor.

Ayrıca bebekle birlikte büyüyen rahim, siz düz yattığınızda vücudunuza kan dağıtan ve toplayan büyük damarlar üzerine önemli basınç yapıyor ve kan dolaşımını bozuyor. İşte bu nedenle rahme baskı yapmayan ya da en az baskı yapan pozisyonları tercih etmek gerekiyor.

İşte hamilelikte tercih edilebilecek cinsel ilişki pozisyonları:

Kaşık Pozisyonu
1- Kadının gövdesinin yukarıdan itibaren beline kadar olan kısmı ve başı havada kalacak şekilde sırt üstü uzandığı ve dirseklerinden destek alarak doğrulmaya çalışıyormuş gibi durduğu pozisyonda, erkeğin kadının üzerinde oturur şekilde ilişkiye girdiği duruş.
2- Kaşık pozisyonu olarak adlandırılan, kadının ve erkeğin yan yana yattıkları, erkeğin kadının arkasında kalarak ilişkiye girdikleri pozisyon.

3- Erkeğin sırt üstü düz uzandığı ve kadının erkeğin üzerinde oturarak ilişkiye girdiği pozisyon.

4- Çift ayakta iken, erkeğin kadının arkasında kaldığı, kadının belden öne doğru eğilerek ilişki kurduğu pozisyon.

5- Köpek pozisyonu adı verilen, kadının elleri ve dizleri üzerinde durduğu, erkeğin kadının arkasında olduğu pozisyon.

6- Kadın ve erkeğin yüz yüze, kucak kucağa oturarak, kadının bacaklarını erkeğin beline doladığı duruş.

Köpek Pozisyonu
7- Cinsel organlar arasında temas olmadan eşlerin birbirlerini elle tatmin etmek üzere seçtikleri herhangi bir pozisyon.
Hamilelikte hangi durumlarda seksten kaçınmalısınız?

Sizi ve bebeğinizi rahatsız etmeyecek pozisyonları bularak hamileliğinizin başlangıcından bitimine dek düzenli seks hayatınızı sürdürebilirsiniz. Ancak, bazı durumlarda seksten kaçınmak da gerekebiliyor.

* Daha önceden düşük yaptıysanız, ilk 3-4 ayda ilişkide bulunmamanız daha doğru.

* Eğer önceden prematüre doğum yaptıysanız, sevişme esnasında meme uçlarınızın uyarılması erken doğum ağrılarını başlatabiliyor. Bu nedenle erken doğum yapmış olanların hamileliğin son aylarında ilişkiden uzak durmaları gerekebilir.

* Aşağı yerleşimli plasenta (anne ve bebeğe ait iki dolaşım sistemini birbirinden ayıran organ),

* Plasenta previa (plasentanın doğum kanalının girişini tıkaması),

* Serviks (rahim ağzı) yetmezliği,

* Erken doğum tehdidi,

* Açıklanmamış vajinal kanama veya akıntı

* Kadında veya erkekte iyileşmemiş genital herpes (uçuk) lezyonları varsa,

* Sık kramplar yaşıyorsanız, seksten uzak kalmanızda yarar var.

Anne adaylarının, hamilelikteki cinsel ilişki konusunda en sağlıklı bilgileri kendi kadın doğum uzmanından alabilirler. Doktorla bu konuyu açıkça konuşmak, size özel durumları tespit ederek doktorun tavsiyesine göre hareket etmek en doğrusu olacaktır.

GAZETEPORT

18'ine girdiği gün ahlaksız teklif almış.





16'lık gelin olarak ünlenen Courtney Stodden, 18 yaşına girer girmez öyle teklifler almış ki duysanız dudağınız uçuklar diyor!

Müslüman Rahibe Betül Avcı Vatikan'da


Müslüman Rahibe olarak anılan Betül Avcı Vatikan'da yaşadıklarını anlattı. Avcı, dinlerarası diyalogun ne demek olduğunu nasıl yapılması gerektiğine açıklık getirdi.

 Avcı "Müslüman olduğumu öğrenince "Suora Musulmana" (Müslüman Rahibe) payesini verdiler. Rahibelerle daha sonra bir espri konusu oldu." dedi.
İşte o röportajdan satır başları...

- Eğitim bursunun yanı sıra size ne tür kolaylıklar sağlandı?
İlk gideceğim zaman, daha sonra üç buçuk yıl boyunca kaldığım yurt önerildi: The Lay Centre at Foyer Unitas. Burası, Roma'daki Papalık okullarında lisansüstü eğitim görmek için gelen dindar Katolik genç kadın ve erkeklerin kaldığı bir yurt. Gana, Ruanda, Amerika, Avusturya, Slovenya, Makedonya, Polonya'dan arkadaşlar vardı. Müdiresi Donna Orsuto, Gregoriana'da öğretim üyesi bir profesör.
Donna'nın bana gösterdiği yakın ilgiyi, sağladığı kolaylıkları yeterince anlatamam. Örneğin, ben ve arkadaşım Lejla için düzenlediği Kurban Bayramı yemeği, Assisi gezimizde benim rahat namaz kılmam için ayarladığı lüks otelin salonu Vatikan Dinlerarası Diyalog Kurumu eski başkanı Monsenyör Michael Fitzgerald'a doktoraya başvurmak istediğimi söylediğimde birkaç kuruma adıma burs başvurusu yapmıştı. Bu süre içinde üniversite'deki danışmanım, ayni zamanda Cizvit bir rahip olan Prof. Daniel Madigan sadece akademik alanda değil, maddi ve manevi anlamda beni kollayan bir dost oldu.
"Müslüman rahibe"
- Rahibe ve rahiplerin Müslüman bir öğrenciye bakışları nasıl oldu?
Çok saygılı ve sevecen davrandılar.
Beni Hıristiyan zanneden rahipler ve rahibeler çok oldu. Çünkü Kamboçya'dan ve Hindistan'dan gelen çok rahibe vardı. Ama bir Müslüman'ın gelip burada eğitim almak istediğini herhalde kimse düşünemedi. Onlar ilk başta beni kendi ülkesinin geleneklerine göre giyinen bir rahibe sandılar.
Müslüman olduğumu öğrenince "Suora Musulmana" (Müslüman Rahibe) payesini verdiler. Rahibelerle daha sonra bir espri konusu oldu.
- Yabancılık hissettiniz mi?

En çok yabancılık hissettiğim kişiler oraya gelen ya da orada olan Türk bürokratlardı. Örneğin, Ankara'dan bir üniversitenin rektörü Gregoriana'da bir toplantıya davet edilmişti. Adamın benim Türkiye'den gelen bir öğrenci olduğumu öğrendiğinde sorduğu iki veciz soru: "Nerelisin?" "Baban ne iş yapıyor?" Yine bir toplantıda Vatikan Elçilik görevlisi bir Türk beni ve diğer başörtülü iki arkadaşımı görünce "Aa, siz Müslüman mısınız, ben sizi kıyafetinizden dolayı Süryani falan sanmıştım" demişti. Oradaki insanların bizlere alıştığını bizleri sevdiğini gördük ama bizimkilerin garipliklerine şahit olduk.
- Dinlerarası diyalog nasıl olmalı?

Herkes kendi inancında samimi ve bilinçli olduğu takdirde dinlerarası diyalogdan bir zarar gelmez. Farklı din mensuplarının birbirlerini ilmi ve tecrübi yönden tanıması şeklinde olmalı. Yurtta iki yıl beraber kaldığım, teoloji konusunda tartıştığımız, hüzünlerimizi, sevinçlerimizi paylaştığımız, birbirimizi ibadet ederken gözlemlediğimiz, şu an öğretim elemanı olan bir arkadaş şöyle bir itirafta bulunmuştu: "Betül, seni tanımasaydım Müslümanlar'ın manevi hiçbir özellikleri olmadığını düşünmeye ne yazık ki devam edecektim!" Teolojik plüralizm üzerine kurulu, inançlar arasındaki benzer yönleri öne çıkarıp farklılıkları ikinci plana iten toplu-ibadet tarzı girişimleri tasvip etmiyorum.
- Gördüğünüz eğitimin inancınız üzerinde etkisi oldu mu?

Örneğin konuşurken "Allah" ifadesi yerine "Tanrı" kelimesini kullanıyor olmanız etkilendiğinizin bir belirtisi mi? Şunu rahatlıkla ifade edebilirim: Ben bilinçli ve idealist bir anne ve baba tarafından eğitildim. İtikat anlamında bilinçli olduğumu düşünüyorum. Onların inanışları beni etkilemedi. Tam aksine inancım daha sağlam ve kuvvetli oldu. Tanrı ifadesini kullanmaya gelince; dua ederken Allah'ım derim, Tanrı'm demem. Sohbet sırasında "Tanrı" ifadesini kullanmam akademik ve objektif olmak kaygımdan kaynaklanıyor. Çünkü Hıristiyan inancına göre Allah'ın birliği farklıdır. Onlar "Tanrı" dediklerinde bizim dediğimiz "Allah'ı" anlamıyorlar ve algılamıyorlar. Tanrıyı jenerik bir terim olarak kullanıyorum.
- Kesintisiz 24 yıllık eğitiminiz var. Vatikan'daki eğitim size ne kazandırdı?

Gidiş amacım öğrenmekti. Sorularım vardı. Bu sorularıma daha fazla bilgi ve bilimle cevap bulacağıma inanıyorum. Sorularıma orada cevap bulacağım düşüncesiyle gittim. Sorularımın cevaplarını buldum. Kafamda yeni sorular oluştu. Değiştim, büyüdüm, olgunlaştım. Artık Türkiye ve dünyaya daha faklı bir gözle bakıyorum. Bulunduğum ortam, Katolik dünyanın kalbi olarak sadece eğitim değil, bir dünya minyatürü olarak çok zengin bir kültürel ortam sağladı. Örneğin, sınıfta yan yana oturduğunuz Vietnamlı bir rahiple ya da Hintli bir rahibeyle çok samimi dostluklar kurabildim. Lübnan'da, Kore'de, adını bile duymadığınız yerlerdeki insanlar neler yaşıyor, neler hissediyor, bunları öğrenebiliyorsunuz. Ama bence en önemlisi, akidesini (örneğin Hıristiyanlık'taki Teslis ve Tanrı anlayışı) bir Müslüman olarak paylaşmadığınız bir insanla çok derin manevi tecrübeler yaşayabiliyorsunuz. Aynı yurtta kaldığımız bir arkadaş Roma'da bir manastır hayatına katılmaya karar verdi. Burası ilhamını St. Augustinius'tan alan, ibadet ve tefekkür yönleri ön planda olan, mensuplarının sürekli manastır içinde yaşadığı bir yer. Yani benim savunduğum "halvet der encümen" anlayışına tamamen zıt bir tarz. Arkadaş manastıra katılma törenine beni de çağırmıştı. Tören esnasında, başrahibe arkadaşı kendi aralarına davet edip boynuna haçlı kolyeyi geçirdiğinde gözyaşlarımı tutamamıştım. Genç bir hanımın hayatının tümünü Tanrı'ya ibadete adama iştiyakı beni çok etkilemişti. Bir başka örnek: Gregoriana'da yemek yenen, ders çalışılıp sohbet edilen bir öğrenci salonu vardı. Okulda, namazlarımı burada kılardım. Bir gün namazımı tam bitirdiğimde arkamdan bir ses Arapça "Allah kabul etsin" dedi. Ben de alışkın olduğum şekilde Arapça "Hepimizinkini" diyerek karşılık verdim. Arkamı döndüğümde Arap bir rahip gülümseyerek bana bakıyordu.

Anne olan kadınların üçte biri sevişmiyor

Anne olan kadınların üçte biri sevişmiyor!

Seks yapmadığınız en uzun süre nedir? Çoğu annenin verdiği cevap sizi şoke edebilir!

Family Circle adlı dergi, annelere yaşamları ile ilgili sorular sordu. Ne sıklıkta alkol kullandıkları, hamilelik döneminde aldıkları kiloları nasıl verdikleri ve hatta ne sıklıkta seks yaptıkları… Ya da yapmadıkları! Ve alınan dönüşler oldukça şaşırtıcı.


Araştırmaya göre,

- Herhangi bir yaştaki annelerin yüzde 32’si en azından birkaç sene seks yapmadan yaşıyor.
- Yüzde 36’sı birkaç ayı sekssiz geçiriyor.
- Yüzde 27’si birkaç haftayı sekssiz geçiriyor.
- Ve sadece yüzde 5’i sadece birkaç gün sekssiz yaşıyor.
 
Evde çocuk varken, yaşı ne olursa olsun, cinsel hayatı aynı ateşle sürdürmenin zor olduğu kabul edilebilir olsa da eş ile sağlıklı bir ilişki ve evliliği sürdürebilmek için de gerekli olduğu bir gerçek.

Siz de sekssiz bir evlilik mi yaşıyorsunuz?
Newsweek’e göre, çiftlerin yüzde 15-20’si evliliklerini seks olmadan sürdürüyor. Sekssiz evlilik ise yılda 10 defadan az cinsellik yaşamak olarak tarif ediliyor.

Açıkçası kişiler, seneler geçtikçe ilk evlendikleri zaman birlikte oldukları kişilerden ve yaşadıkları ilişkiden uzaklaşırlar. Günümüzde çiftler hem iş hayatında hem ev işlerinde aktifler. Bu eşitlikçi tutum, çiftlerin cinsel hayatı üzerinde maalesef negatif etkide bulunuyor. Halbuki koca, ne kadar çok maskülen iş yüklenirse, karısının seksüel açıdan o kadar fazla tatmin olduğu rapor ediliyor.

Peki ya boşanma riski en az olan çiftler hangileri? Yapılan bir araştırmaya göre erkek ev işlerinin yüzde 40’ını yapıyor ya da kadın ev bütçesine yüzde 40 katkıda bulunuyorsa, boşanma riski oldukça düşüyor.

Share

Twitter Delicious Facebook Digg Stumbleupon Favorites More